Nasreddin Hoca 1208 yılında doğup 1284 yılında ölen, günümüzde ise ünü Anadolu’nun çok dışına taşan efsanevi kişidir. Mizahi zeka ürünü, bilgece bir hazır cevap ustası denilebilir. Bu kişiliğinin birebir yansıtıldığı kısa hikayeler ve fıkralarla tanınır. Nasreddin Hoca fıkraları ise dünya kültüründe kendine has bir özellik sunar. Esasen Nasreddin Hoca yaşadı mı, yaşadıysa gerçek adı neydi? Gibi sorular bağlamındaki tartışmalar sürmektedir. Ancak Nasreddin Hoca’nın gerçek gerçek olduğu, 1208 yılında Hortu köyünde doğduğu, burada temel eğitimini aldığını bazı belgelerde belirtilmektedir. Yine söz konusu belgelere göre Hoca, ilk eğitimini tamamladıktan sonra Sivrihisar’da medresede eğitim görmüştür. Babası ölünce memleketine dönmüş ve köy imamlığı görevini üstlenmiştir. Bir süre sonra Akşehir’e göçmüş ve Mahmûd-ı Hayrânî’nin dervişi olmuştur. 1284’te Akşehir’de ölmüş ve günümüzdeki Nasreddin Hoca Türbesi’ne gömülmüştür.
Nasreddin Hoca’nın Türk ve Dünya Kültüründeki Yeri
Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele yıllarında şehirden ayrılırken Nasreddin Hoca türbesini ziyaret etmiştir. Nasreddin Hoca, günümüzde uluslararası bir bir karakter haline gelmiştir. Bir çok bilimsel araştırma yapılmış, halkbilimcilerin ilgi odağı olmuştur. Kendi adıyla özdeşleşen hikayeler, fıkralar Anadolu halkının dışında Ruslar, Çinliler, Araplar, Farslar, Bulgarlar ve Macarlar başta olmak üzere farklı toplumlarda da yer edinmiştir. 1996 yılı UNESCO tarafından tüm dünyada Nasreddin Hoca Yılı olarak kutlanmıştır. Hoca Nasreddin adına düzenlene şenlikler, yarışmalar ve bilimsel toplantılar büyük ilgi görmektedir.
Nasreddin Hoca, Türk halk kültürünün ana motiflerinden biri haline gelmiştir. Bunun sonucu olarak efsane bir kişiliğe dönüşmüş, efsaneler de gelenek haline gelmiş ve benimsenmiştir. . Örneğin Nasreddin Hoca’nın ağlayarak değil gülerek doğduğuna inanılmaktadır. Akşehir’deki türbesini ziyaret edenlerin kendilerini gülmekten alamayacaklarına, gülmemek için kendini zorlayan kişinin ise başına muhakkak bir şey geleceğine inanılır.
Akşehir’de düğün sahibinin Nasreddin Hoca’nın türbesine gidip onu ve mollalarını düğün ziyafetine davet etmesi bir gelenek halini almış olup bu yapılmadığında çiftin geçimsizlikten kurtulamayacağına inanılır. Yine yeni doğan çocukların göbek bağının türbeye gömüldüğünde çocuğun Nasreddin Hoca gibi zeki, hoşgörülü ve güler yüzlü bir insan olacağı kabul edilmektedir. Akşehir’den ayrılanların Nasreddin Hoca’nın türbesine gidip dua etmesi bir gelenektir. Akşehir’deki türbesinden alınan toprağın kuru ağrı denilen göz hastalığını iyileştirdiğine inanılır. Yine kuraklık dönemlerinde türbe önünde yağmur duasına çıkılır. Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca’yı Anma ve Mizah Günlerine ilk davet edilen de yine Nasreddin Hoca’dır.
En Çok Sevilen 5 Nasreddin Hoca Fıkrası
1. Timur’un Filleri
Timur, Anadolu’ya girmiştir ve Akşehir’e gelirken de yanında bir tane erkek fil getirmiştir. Fil bu, bağ bahçe tanımıyor, önüne gelen yeri talan ediyormuş. Bununla kalsa iyi, Akşehirliler fili beslemek için ambarda, kilerde ne varsa tüketmişler. Bakmışlar böyle olmayacak, Hoca’ya:
– Aman Hocam, demişler, Hünkâr seni dinler; bir konuş da şu fil belasından kurtulalım.
– Nasreddin Hoca, toparlanın demiş o vakit… O aksak mendebura anlatalım derdimizi hep birlikte.
Hoca önde, Akşehirliler arkada, huzura çıkmak için yola düşmüşler. Otağın kapısına gelindiğinde Hoca arkasına bir bakmış ki ne görsün; in cin top oynuyor. Bir Allah bir kendisi! Ben yapacağımı bilirim demiş hoca, çıkmış huzura…
Timur sormuş:
– Hayırdır, Hoca, yine ne istiyorsun?
– Hünkârım, demiş Hoca, Akşehirli sizin fili çok sevdi; ancak yalnızlığına üzülüp duruyor, ferman buyursanız da yanına bir de dişi fil getirseler.
Timur hoşnut kalmış:
– Çok yaşa Hoca, demiş, bunu nasıl düşünemedim. Var git müjdeyi hemen ver.
Hoca, otağın kapısından çıkınca, sağa sola saklanan Akşehirliler etrafını sarmışlar:
– Müjde bekleriz Hoca, fil ne zaman gidiyor?
Hoca müjdeyi vermiş:
– Alın bakalım size esas müjde, filin dişisi de yarın geliyor!
Göle Maya Çalma (Ya Tutarsa)
Hoca bir gün biraz yoğurt mayası alıp Akşehir Gölü’ne gitmiş, mayayı göle bırakmış. Birisi bunu görüp sormuş:
— Ne yapıyorsun Hoca?
— Göle maya çalıyorum, demiş Hoca.
Adam şaşırıp kalmış:
— Tutar mı?
— Ben de biliyorum tutmayacağım. Ama ya tutarsa?
Kazan Öldü (Kazan Doğurdu) Fıkrası
Tefeci bir adam, acil para ihtiyacı olanı kişilere para verir ama iade ettiği güne göre faizini hesaplayıp alırmış.
Günün birinde bir komşusu bu tefeciden büyük kazanını emanet istemiş. Almış işi bittikten sonra da iade ederken de içine bir küçük kazan koymuş. Sahibi emin olmak için sormuş.
– “Bu tencere ne?”
Komşusu; “Senin kazan doğurdu” deyince hemen sahiplenip tencereyi almış.
Birkaç zaman sonra komşusu yine büyük kazanı emanet istemiş ve almış. Kazanın sahibi aradan on – on beş gün geçtiği halde kazanının geri gelmediğini görünce, kazanını istemiş.
– “Kazan öldü” diye bir cevap almış. Hiddetlenmiş. Mahkemeye kadıya başvurmuş.
O sıralarda Nasreddin Hoca, Kadı’lık görevi yapıyormuş. Davalı ve Davacıyı dinledikten sonra :
– “Senin kazan, doğuran kazan olduğuna göre ölmesi de gerekir,” diye hükmetmiş.
Adam hiddetle:
– “Hiç kazan ölür mü kadı efendi ?” deyince:
Hoca cevabı yapıştırmış;
– ” Doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne neden inanamıyorsun?…”
4. Bindiği Dalı Kesmesi
Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınar ağacının üzerine çıkmış, elindeki balta ile bindiği dalı kesmeye başlamış. Onu görenler;
“Aman Hocam, bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!” diye bağırmağa başlamışlar. Hoca kesmeye devam ederek seslenmiş.
“Bu dalı kesenin yere düşeceğini hepiniz akıl ettiniz de, ben size yıllardır ahiretin dalı olan dünyanızı keserseniz cehenneme düşersiniz diyorum, neden hâlâ akıl edemiyorsunuz!!!…”
5. İpe Un Sermişler
Komşusu Hoca’dan urganını ( yâni kalın ipini ) istemiş. Hoca içeriye girip çıkmış. “İp boş değil” demiş, “kadınlar üstüne un sermişler.” Komşusu,
“Bu nasıl iş efendi?” demiş, “hiç ipe un serilir mi?” Hoca, “Serilir” demiş. “vermeye gönlün olmayınca ipe un da serilir.”