Osmanlı Devlet Teşkilatı
Osmanlı devlet teşkilatı, devletin yönetimsel (idari), siyasi ve askeri yapılanmasını bütünüyle ele alan bir konudur. Büyük oranda merkezi bir yapılanma özelliği taşıyan Osmanlı’da Padişah, devlet teşkilatında en üst mertebedeydi. Ancak buna karşın Harem, Divan ve çeşitli odakların fikirleri baskın gelebilmekteydi. II. Abdülhamid, devletin yönetim şeklini değiştirerek Meşruti Monarşi ve Meşrutiyet şeklini getirdi.
Osmanlı Devlet Teşkilatı Merkezi Yönetim
Devlet-i Aliyye
Devlet hükümdarı, önceki Türkî (Türk olan) devletlerde olduğu gibi kalıtsal olarak belirli bir soydan ilerler.Osmanlı beyliğinde Bey, Han veya Reis gibi geleneksel kelimeler hükümdar içindi. Koca Murat ile beylik yapılanma sürecine girince bundan sonraki hükümdarlara Padişah,Hünkar gibi daha ulvi sözler ile hitap edilmeye başlandı. Devlet yapılanmasına girilen bu dönemde yine padişahlar numaralandırılmaya başlanmıştır.
Bu süreç içerisinde aynı zamanda devlet hükümdarına ve onun hareminden bazı kişilere “Sultan” unvanı da verilmiştir. Padişahın annesi Valide Sultan; kız kardeşi Mihrace Sultan; kızına Hanım Sultan olarak adlandırmıştır. Fetret Devri boyunca ise oğullarına Çelebi unvanı layık görmüştür. Sultan lakabı kan bağı haricinde Padişahın buyurduğu Gözdelerine de -Haseki Sultan- bu unvan verilmiştir. Padişahın kızı veya kız kardeşi ile evlendirilen erkekler ise ya Paşa olurdu ya Paşa yapılırdı. Bu durumda isminin başına Damat sonuna ise Paşa getirilirdi.
Devlet-i Aliyye’ye hizmet edenler şu şekilde sınıflara ayrılmaktadır: İlmiye, Kalemiye, Mülkiye ve Seyfiye.
Divan-ı Hümayun
Divan-ı Hümayun veya kısaca Divan, Padişahın fikir sağladığı, danıştığı devlet yönetme tecrübesi olan Vezirlerin ve her biri ayrı bir görevi olan zabıtların bulunduğu temel devlet teşkilatıdır. Divan Kurulu’nun başkanı her zaman için padişahtır fakat daha sonraları padişah yerine onun vekaletindeki Sadrazam veya Vezir-i Azam kurul toplantısını başlatır; Padişah ise geleneksel olarak toplantıyı perde arkasından izlerdi. Toplantı, Cumartesi, Pazar, Pazartesi ve Salı günleri yapılırdı. Bu dört günde, Dîvân-ı hümâyûn üyeleri, saraya gelip işlere bakarlardı. Pazar ve Salı günleri müzakerelerden sonra Vezir-i Âzam ile diğer vezirler, kazaskerler ve defterdarlar, Arz Odası’nda padişahın huzuruna kabul olunarak, dîvân işleri hakkında her biri ayrı ayrı izahat verirdi. Dîvân heyetine, vezir rütbesinde olmadıkça, Yeniçeri Ağası katılamazdı. Vezir olmayan Yeniçeri Ağası, arz günlerinde dîvân üyelerinden önce arza girip, Yeniçeri Ocağına dair söyleyeceğini söyler, sonra maiyetiyle beraber, ağa kapısına girerdi.
Harem-i Hümayun
Osmanlı’da Padişahlar, padişahın eşleri, çocukları, mihraceleri ve cariyeleri kaldığı saray kısmına Harem-i Hümayun,denmekteydi. Haremde, Valide Sultan’ın emrinde yüzlerce hizmetçi bulunmaktaydı ve bunların hepsi belli bir hiyerarşi içerisindeydi. Bu hiyerarşinin başı Valide Sultan’dı. Padişah, haremin sorumluluğunu annesi olan Valide Sultan’a emanet etmiştir. Haremde yaşayanlar, Valide Sultan’dan sonra Mihrace Sultan'(lar)dan çekinirdi fakat mihracelerin herhangi bir resmiyeti yoktu. Mihraceler evlendirildikten sonra ayrı bir saraya taşınır ve orada yaşarlardı. Valide Sultan’ın hizmeti ve himayesinde bulunan Kahya Kadın haremin bilinenlerindendir.