Ötanazi, TDK’ya göre ölme hakkı anlamına gelmektedir. Bir canlının (çoğunlukla insanın) dayanılmaz bedensel ağrılarıyla beraber kötüleşen yaşamsal faktörlerin de onarılmayacak seviyeye ulaşmasıyla birlikte, tıbbi bir müdahale ile kişinin hayatının sonlandırılmasıdır. Söz konusu tıbbi müdahale, acı vermeden yapılan ölümcül bir enjeksiyondan ibaret olabildiği gibi yüksek dozda ilaç vererek de gerçekleştirilebilir. Aynı şekilde hastanın, yaşam destek ünitesinden ayrılması şeklinde de uygulanmaktadır.
Aktif ve Pasif Ötanazi
Ötanazi temel olarak tek bir amaca hizmet eder. Umutsuz bir ruhsal yapıyla ağrı dolu bir yaşamın sahibi olan hasta kişinin hayatının, isteği doğrultusunda tıbbi olanaklar kullanılarak sonlandırılmasıdır. Aktif ve pasif olmak üzere iki türü vardır. Doğrudan, uygulama şeklinde olana aktif ötanazi denmektedir. Öldürücü madde, kurtarıcı tedavi uygulanması mümkün olmayan hastaya direkt olarak verilir.
Pasif ötanazide (daha yaygındır ve birçok ülkede uygulanmaktadır.) ise dolaylı olarak yapılan bir uygulama söz konusudur. Hastaya hayatı sonlandırıcı bir madde verilmez. Onu hayatta tutan makineler kapatılır ya da geçici – kısmi tedaviye yönelik ilaçların verilmesi kesilerek, ağrının giderilmesi dışında bir tedavi uygulanmaz. Hasta kişiye yeterli bakım yapılmayarak veya gerekli ilaçları verilmeyerek sağlanabildiği gibi değişik formları vardır. Örneğin, hastanın tedavisinin sürmesi sırasında ölümcül bir bulaşıcı hastalığının tedavi edilmeyip kişinin, pasif olarak, ölümüne yol açılması bu kategoride yer alır.
Aktif ötanazi, dünyanın birçok ülkesinde yasaktır. Ancak ABD’nin Washington, Oregon, Montana ve Vermond eyaletlerinde yasaldır. Buna karşın pasif ötanazi birçok ülkede, farklı koşullar altında yasal olabilmektedir. Ötanazi her ne kadar hekim destekli intihar olarak değerlendirilip, tartışma merkezine bu kapsamda taşınsa da ikisi farklı kavramlardır. Hekim destekli intihar, hastanın intihar edebilmesi için doktorun nesne desteği sunması şeklinde olur. Doktorun, kişinin intihar etmesine dönük fiili bir yardımı olmaz ancak bu durum da cinayet olarak değerlendirilmekte olup dünyada yasaktır.
Aktif ve pasif ötanazi uygulamaları arasındaki farklılıklar yasal anlamda da kendini göstermektedir. Bazı ülkelerde sadece pasif ötanazi serbesttir ve genel yaklaşım ılımlı olmakla beraber düşün insanları arasında bu durum tam tersi olarak değerlendirilmektedir.
2014 yılında Belçika’da ,18 yaş altındaki vatandaşlara ötanazi hakkı tanınmıştır. Dünyada ilk olan bu durum, ilk kez Belçika’da yasalaşmış ve ilk kez 2016’da uygulanmıştır.
Türkiye’de ötanazi suçtur. Yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, hastaya ötanazi uygulayan fail (hekim), tasarlayarak (taammüden) adam öldürme hükümlerine göre yargılanır. Bu hükümlere göre de ağırlaştırılmış müebbet (ömür boyu) hapis cezasıyla cezalandırılır. Bazı ülkelerde ise yasadışı bir eylemdir ancak ceza da uygulanmaz.
Ötanazi Taraftarları ve Karşıtları
Eflatun, Aristo ve Zeno gibi birçok Antik Çağ filozofu, tedavisi mümkün olmayan hastalıklar için yetişkin hastaların istekleri dışında da öldürülmelerinin veya bakımsızlıktan ölmelerinin uygun olacağını savunmuştur. Ancak intihar konusunda söz konusu filozoflar değişken yaklaşımlar sunar. İntiharı kınayan Aristo buna örnektir.
Michel de Montaigne, “bizi yaşamın ölümden daha kötü bir duruma düşürmesiyle”, “Tanrı’nın bize (kendimizi öldürme) izni” verdiğini ve “en gönüllü (biçimde gerçekleşen) ölümün en iyisi” olduğunu belirtmiştir. Francis Bacon, hekimlerin hastaların ölümünü kolaylaştıracak bilgiye ve yeteneğe sahip olmaları gerektiğini yazmıştır. Nietzsche, kişilerin, toplumsal yarar ve hazlarını yok eden bir hastalığa sahip olmaları durumunda, kendi ölümlerine karar verebilme hakkına sahip olduklarını söyler. Kant ise intiharın hiçbir çeşidi kabul edilemez diyerek kararlı bir tutum sergiler.
Gerek dini gerek felsefi gerekse siyasal yaklaşımlarını ötanazi konusunda yansıtanlara fazla itibar etmek doğru olmaz. Keza kendi sağlıklı ırkını oluşturma yolunda insanlık dışı faaliyetleri olan Naziler bunu Almanya’da uygulamıştır. Karşıt ya da taraf tutum sergilenmesinde, toplum yararı, dinsel veya ırksal yarar söz konusuysa hastanın kişisel durumu, ruh hali zaten dikkate alınmaz. Oysa ki ötanazi yanlılarının hasta odaklı yaklaşımı genel olarak şu şekildedir: Söz konusu olan ölümcül bir hasta ve bu hastanın öleceğini zaten bildiği için, acıyı ve ıstırabı kesmek ve onun huzur içinde ölmesine izin vermek daha iyi bir şeydir.
İslam Dini Açısından Ötanazi
İslam dini, Allah tarafından yaratılan insanın, kendisine bahşedilen bu hayat üzerinde belirleyiciliği olamaz. Ona verilen can ancak Allah tarafından alınır. Bu nedenle İslam’a göre hem intihar hem de ötanazi cinayet olarak adlandırılır ve dinen yasaktır.
Museviliğin Ötanaziye Yaklaşımı
İslam’daki, hayatın ve canlılığın bahşedicisi Allah’tır inancı Musevilikte de bulunmaktadır. İntihar anlamı taşıyan pasif ya da aktif uygulamaları açık olarak yasaklayan ifadeler vardır.
Hristiyanlık Açısından Ötanazi
Hristiyanlıkta, kişinin doğuşundan itibaren kendi canına kıyması veya başkalarının canına kıyması kesinlikle yasaktır. Hristiyanlığın önemli simalarından olan Augustine, intiharı ağır şekilde eleştirmiş ve intiharı 10 Emir’den altıncısı olan “Öldürmeyeceksin” emrine karşı bir hareket olarak görmüştür. Katolik Kilisesi’nin intihar ve ötanaziye dair görüşlerinin temelini oluşturan da budur. Protestanlıkta da genel olarak benzer düşünceler benimsenmiştir.
Budizmin Ötanaziye Yaklaşımı
Theravada Budizminde, bir rahip ölümün avantajlarından veya hayatın sefaletlerine kıyasla ölüm sonrası yaşamın iyiliğinden intiharı özendirecek şekilde bahsederse aforoz edilebilir. Budizmde tedavi umudu olmayan hastalara bakarken, bu kişilerin ölümünü hızlandıracak şekilde davranmak da yasaklanmıştır.