Aşık edebiyatının büyük halk ozanı Karacaoğlan’ın gerçek adı, doğum tarihi, yaşadığı yer, yaşamı ve yakın çevresi hakkında kesin bilgiler mevcut değildir. Asıl adı konusunda değişik düşünceler vardır. Mehmet, Hasan, İsmail ve Halil isimleri en çok dile getirenlerdir. Kimi araştırmacılar, şiirlerinden yola çıkarak onun 1606 veya 1636 yılında doğduğunu ileri sürmüştür. Esasen Karacaoğlan’ın hayatı ve eserleri hakkındaki bilgiler rivayetlere ve şiirlerindeki temalara dayanmaktadır. Bu nedenle kesinliği bulunmaz. Keza farklı rivayetlerde aynı isimli farklı yerler söz konusu olmaktadır. Örneğin bir rivayete göre Karacaoğlan, Kozan Dağı yakınındaki Varsak (Farsak) köyünde yaşamıştır. Başka bir iddiaya göre ise Karacaoğlan’ın yurdu Varsak yurdu olan Feke’nin Gökçe köyüdür.
Halk tarafından sevilip, sayılan tüm halk şairlerinde olduğu gibi Karacaoğlan da, ülkemizin bir çok bölgesinde sahiplenilmiş benimsenmiştir. Gaziantep’teki Barak Türkmenleri onu, kendi aşiretlerinden sayarlar. Yine Kilis’teki n Çavuşlu Türkmenlerine göre de Karacaoğlan kendi aşiretlerindendir. Bunlara ek olarak Aksaray, Elbistan, Binboğa, Düziçi, Ermenek ve Mut bölgesi insanları da “Karacaoğlan bizimdir” der. Onun bu kadar sevilip benimsenmesine neden olan şiirlerinde geçen mekanlara, deyimlere ve şiirlerinde betimlediği “sevgili’lerin” giyim kuşamına bakılacak olursa, Çukurova-Toroslar’da doğmuş ve yöredeki Türkmen aşiretleri arasında yaşamıştır. Yine şiirlerinden, Çukurova, Maraş ve Gaziantep yörelerinde yaşamış olabileceği düşünülmektedir.
Karacaoğlan ‘ın doğduğu yer, yaşadığı yer ve mezarının yeri rivayetlere, yazdığı şiirlere dayanır. Çok uzun bir yaşamı olduğu, 1679 veya 1689 yılında öldüğü düşünülür. Mezarının bulunduğu iddia edilen yerler arasında Başdere, Sorgun, Mut, Cezel, Düziçi, Tarsus, Zemzem Dağı ve Hodu Yaylası gibi yerler vardır.
Karacaoğlan’ın şiirlerinin özellikleri
Karacaoğlan, şiirlerinde aşk ve doğa ekseninde ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm temaları işlenmiştir. Lirik, yaşamdan ve yaşadıklarından damıttığı duygu ve düşüncelerini özgün, içli, içten ve sahici bir üslupla aktarır. Bu özelliklerinden dolayı Karacaoğlan şiiri yüzyıllardır kalıcılığını sürdürmüş, beğenilmeye devam etmiştir. Çok arı ve sade bir Türkçe kullanmış, kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkilemiştir. Karacaoğlan, kendisinden önce yaşayan Pir Sultan Abdal, Âşık Garip, Köroğlu, Öksüz Dede ve Kul Mehmet gibi halk ozanlarından etkilenmiştir. Onun şirini farklı kılan sadece şiirsel söylem, ustaca kullandığı doğa benzetmeleri değildir. Yaşadığı çağda yetişen diğer saz şairlerinin tersine o, Divan Edebiyatı dili ve üslubuna kayıtsız kalmıştır. Günlük konuşma dili ve yöresel sözcükleri şiirlerinde yoğun ve usta biçimde kullanır. İlk defa Karacoğlan tarafından sevgili” isimleri şiirlerde kullanılmıştır.
Karacaoğlan’ın en beğenilen beş şiiri
Hece ölçüsünün 11’li (6+5) ve 8’li (4+4) kalıplarıyla yazdığı şiirlerinde mecaz ve mazmûnlara sıkça başvurmuştur. Bu da söyleyişini etkili kılmıştır. Karacaoğlan, halkın kültüründen ve türküsünden beslenmiştir. Bu durum da onun şiirlerinde mani, koşma, semai ve varsağı gibi türlerin varlığıyla kendini göstermiştir.
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karacoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karacaoğlan
Elif
İncecikten bir kar yağar,
Tozar Elif, Elif deyi…
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif, Elif deyi…
Elif’in uğru nakışlı,
Yavrı balaban bakışlı,
Yayla çiçeği kokuşlu,
Kokar Elif, Elif deyi…
Elif kaşlarını çatar,
Gamzesi sineme batar.
Ak elleri kalem tutar,
Yazar Elif, Elif deyi…
Evlerinin önü çardak,
Elif’in elinde bardak,
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif, Elif deyi…
Karac’oğlan eğmelerin,
Gönül sevmez değmelerin,
İliklemiş düğmelerin,
Çözer Elif, Elif deyi…
Karacaoğlan
Üryan Geldim Yine Üryan Giderim
Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-ı mahşerde divan dururlar
Harâmî var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlâm noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var
Karac’oğlan der ki ismim överler
Ağu oldu bildiğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var
Karacaoğlan
Bana Kara Diyen Dilber
Bana kara diyen dilber
Kaşların kara değil mi
Yüzümü güldüren gelin
Gözlerin kara değil mi
Güzel ben seni isterim
Seni koynumda beslerim
Yüzünü güzel göreyim
Zülüfün kara değil mi
Boyun uzun belin ince
Yanakların olmuş gonca
Salıversin kulunca
Beliğin kara değil mi
Utanırsın akar terin
Güzellikde yok benzerin
En sevgili makbul yerin
Saçların kara değil mi
Beni kara diye yerme
Mevlam yaratmış hor görme
Ela göze siyah sürme
Çekilir kara değil mi
Hint’den Yemen’den çekilir
İner Bağdat’a dökülür
Türlü taama ekilir
Biber de kara değil mi
Göllerde kuğular olur
Göğsü ak kara benlidir
Mısır’da çok zengin vardır
Kölesi kara değil mi
Pınara konan kuğunun
Kanadı beyaz çoğunun
Çöldeki Arap Beyinin
Çadırı kara değil mi
Her yoldan gelir geçerler
Aktan karayı seçerler
Ağalar beyler içerler
Kahve de kara değil mi
Evlerinde sular akar
Güzelleri göze bakar
Hublar yanağına sokar
Sümbül de kara değil mi
Karac’oğlan der maşallah
Birgün görünür inşallah
Kara donludur Beytullah
Örtüsü kara değil mi
Karacaoğlan
Ala Gözlüm, Ben Bu İlden Gidersem
Ala gözlüm, ben bu ilden gidersem,
Zülfü perişanım kal, melil melil.
Kerem et, aklından çıkarma beni;
Ağla göz yaşın sil, melil melil.
Yeğin ey sevdiğim, sen seni düzet;
Karayı bağla da, beyazı çöz, at;
Doldur ver badeyi, bir daha uzat;
Ayrılık şerbetin ver, melil melil.
Elvan çiçeklerden sokma başına,
Kudret kalemini çekme kaşına,
Beni unutursan doyma yaşına,
Gez benim aşkımla yar, melil melil.
Karac`oğlan der ki: Ölüp ölünce,
Ben de güzel sevdim kendi halımca;
Varıp gurbet ile vasıl olunca,
Dostlardan haberim al, melil melil.
Karacaoğlan
www.aykutsaritas.com