Bir zamanlar Atlantik Okyanusunda çok sayıda uçak ve gemi kaybolmuştur. İşte mu olağanüstü kaybolmaların olduğu bölge meşhur Bermuda Şeytan Üçgeni alanıdır. Önceleri manyetik bir alanın oluştuğu bölge olarak düşünülmekteydi. Günümüzde ise okyanus akıntıları nedeniyle doğalgaz kaynağına dönüştüğü kabul görmektedir. Bermuda Şeytan Üçgeni adı verilen bölge, Amerikan sahil koruma örgütü tarafından: “Bermuda üçgeni ya da şeytan üçgeni adı verilen hayal ürünü bölge Atlantik’te, ABD’nin güneydoğu kıyılarında, açıklanamayan gemi, tekne ve uçak kayıplarının çok yüksek oranda yer aldığı bir alandır. Bermuda, Florida’daki Miami, ve Puerto Rico’daki San Juan üçgenin köşeleri olarak kabul edilmektedir.” Şeklinde açıklanmıştır.
Yukarda belirtilen alan içerisinde açıklanamayan ve garip olaylar olarak nitelendirilen olaylar çok uzun süre esrarını korumuştur. Bir kısım bilim adamı tarafından da desteklenen görüşe göre bu olaylar “doğaüstü bir takım güçlerin eseri” olarak değerlendirildi. Bazı görüşlere göre de durum, kayıp kıta Atlantis’le ilişkilendirildi. Henüz anlaşılamayan teknolojik ve manyetik kayıp aygıtlarından birinin etkisinin buna neden olduğu düşünüldü. Yine aynı şekilde o bölgeye başka gezegenlerden gelen varlıkların orada oluşturdukları manyetik alandan bahsedildi. Kristof Kolomb’un da, günlüklerinde o bölgede gökyüzünde uçan tanımlanamaz cisimlerden söz ettiği iddia edilmiştir.
Bermuda Şeytan Üçgeninin Gizemini Açıklayan Son Yaklaşımlar
Bermuda Şeytan Üçgeninin gizemini çözmeye yönelik yaklaşımlardan biri de ani hava değişimleri, metan gazı çıkışı, gel-git dalgaları, sıcak su akıntısı gibi nedenlere dayandırmaktadır. Şeytan üçgeninde meydana gelen olayların nedeninin belirlendiğini, uzun zamandır süren araştırmaların sonuçlarının birkaç yıl önce alındığını iddia eden düşünceye göre de tüm bu sır dolu olaylar gerçekte basit bir doğal gaz meselesinden başka bir şey değil.
Kayaçlar içerisinde sıkışık halde bulunan doğalgaz, sadece dağlık kısımlarda değil, deniz ve okyanus tabanlarından da çıkmaktadır. Sonuçta deniz tabanı da karasal bir ortamı ifade eder. Deniz tabanı için alçak kara parçalarıdır ifadesi daha açıklayıcı olur. Okyanus derinliklerindeki bölgelerden çıkmak isteyen doğal gaz, ortamdaki çok düşük ısının da etkisiyle katı hâle dönüşür. Böylece hidrat (beyaz ve tebeşirimsi bir madde) hâline gelir.
Robot kameralar yardımıyla çok derin bölgedeki karbeyaz okyanus tabanı ve bazı gemi enkazlarının resimlemesi sonucunda durum bilimsel netlik kazanmıştır. Buna göre bu bölge, Gulf Stream denilen sıcak su akıntısının da geçtiği yerdir. Tabanın bazen ısınması yüzünden, bu “tebeşir gazlar” erir ve sudan hafif olduğu için yüzeye doğru yükselir. O sırada tabandan yüzeye kadar suyun yoğunluğu azalmaktadır. Bu sırada oradan geçen ne varsa, derin bir kuyuya düşer gibi hızla okyanusun dibini iner. Keza yoğunluğu düşen su, gemileri taşıyacak kaldırma kuvvetini oluşturamaz. Gazın yükselmesi sona erince yoğunluk tekrar eski haline döner ve geride hiçbir iz kalmadan kocaman gemiler kilometrelerce derine gömülmüş olurlar.
Uçakların düşerek kaybolmasının nedeni de aynı olaydan dolayıdır. Yüzeye çıkan doğal gazlar, havadan da hafif oldukları için yükselmeye devam ederler. Bu kez yoğunluk azalması, bölgenin üzerindeki atmosferde oluşur. Oradan geçmekte olan jet motorlu ya da pervaneli bir uçak hemen irtifa kaybeder ve motoru durur. Çünkü jet motorlarındaki benzinin yanması için oksijen lazımdır. Sonuçta düşük yoğunluklu havanın içinde bulunan oksijen miktarı motorların çalışması için yeterli olmayacaktır. Pervaneli uçakta ise uçağın havada kalabilmesi için uçağa etkiyen kaldırma kuvveti, havanın yoğunluğu düşmesinden dolayı azalır. Bundan dolayı da uçak hızla okyanus tabanına doğru inişe geçer.