Merhaba Arkadaşlar Sizlere UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi’ne oy birliğiyle kabul edilen Dede Korkut, Türklerin yüzlerce yıllık kültürünü günümüze kadar taşıyan ve ortak mirası olan en eski destansı hikayeleridir.
Dede Korkut kimdir?
Dede Korkut destanların ilk anlatıcısıdır. Eserin çeşitli yerlerinde “dede”, giriş bölümünde dört defa “ata” unvanıyla anılmıştır. Göçebe Türkler’in yüceltip kutsallaştırdığı, bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen biridir.
Hayatı ile ilgili olarak tarihî kaynaklarda farklı bilgilere rastlanır. Bazı kaynaklarda Oğuzlar’ın Kayı boyundan, bazı kaynaklarda ise Bayat boyundan olduğu söylenir. Saltukname’de Dede Korkut, Osmanlılar’la aynı soydan gösterilir. Halk rivayetlerine göre Dede Korkut aydın, berrak gözlü dev kızından dünyaya gelmiştir ve tam 295 yıl yaşamıştır. Oğuz hükümdarlarına vezirlik yaptığı söylenir. Kimi kaynaklar, Oğuz hanlarının onuncusu olan Kayı İnal Han’ın baş müşaviri olduğunu belirtmektedir. Kimilerine göre de on dördüncü han Kanlı Yavguy’ın müşavirliğini yapmıştır. Dede Korkut, eserde genellikle ozan olarak ortaya çıkar.
Şamanizm kökenli bir menkıbeye göre Dede Korkut, Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiş olan bir şamandır. Kazak halkı arasında bir Müslüman Kazak ermişi olarak tanınır. Seyhun nehrinin sol yakasında kurulmuş bir Kazak obasında yaşayıp, ölünce nehrin sağ kıyısına gömüldüğü anlatılır. Dede Korkut’un mezarının Bayburt Masat Köyünde olduğuna dair rivayetler vardır.
Hikayelerde yer alan eski Türk gelenekleri
Hikayelerin hepsi bir toyla (eğlenceyle) başlar. Bu da eski bir Türk geleneğinin göstergesidir. Çocuklara ad verilirken yaptıkları işin gözetilmesi de eski bir Türk geleneği olarak kabul edilmelidir. Örneğin Boğaç Han, ismini boğayı öldürmesiyle almıştır.
Toy etme; Oğuzlar önemli mevzularda karar vermek için toplantı yaparlardı. “Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler.”
Giriş kısmı
Kitabın girişi iki kısımdan oluşur: Birincisi hikayelerin kopyalanması sırasında yazılmış olan ve Dede Korkut’u tanıtan kısımdır. İkinci kısmı ise Dede Korkut’un sözlerine ayrılmıştır. Önce Dede Korkut’un söylemiş, olduğu vecizeler sıralanmakta, sonra da kadınları dörde ayıran sözleri gelmektedir.
Dede Korkut Kitâbı, bir ön söz ve 12 destansı hikayeden oluşmuştur. Dede Korkut Hikayeleri dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılarak günümüze ulaşan benzersiz birer sözlü edebiyat geleneğidir. Bu özelliğinden dolayı ilk halinin dışına çıkmıştır. 1450 yıllarında yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Oğuz Türklerinin hayat tarzı, ekonomisi, inançları, giyim kuşamları ve yemek kültürüne kadar pek çok konuda bilgi veren bir kaynaktır. Günümüze kadar ulaşan iki el yazması nüshası vardır. Bunlardan birisi Vatikan Kütüphanesi’nde, birisi de Dresden Kütüphanesi’ndedir.
Destansı Oğuz hikayelerinin mecmuası olan Dede Korkut Kitabının, İçerdiği on iki hikayenin büyük bölümü ilk kez 10. – 11. yüzyıllar arasında Oğuzların eski vatanı olan Seyhun nehri boylarında ortaya çıkmıştır. Oğuzlar’ın 11. yüzyılda Kuzey İran, Güney Kafkasya ve Anadoluyu ele geçirmeleri ile birlikte Yakın doğu’ya gelmiştir. “Alpamış” olarak da bilinen Bamsı Beyrek hikayesi için de 5.- 6. Yüzyıllar telaffuz edilmektedir.
Dede Korkut Hikayeleri çoklukla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun iki büyük nehri Amıt suyu ve Aras nehrinin kollarından Kara Dere, Dereşam Suyu civarında geçmektedir. “Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu” hikayesi ise açık bir şekilde Trabzon çevresini betimler.
Hikayeler, tahminen 15. Yüzyıl ortalarında yazıya geçirilmeye başlanmıştır. Bu destanların Erzurum, Kars civarında hüküm sürmüş olan Akkoyunlular tarafından yazıya geçirildiği yaygın bir kanıdır.
Dil olarak Âzerî lehçesinin özellikleri görülmekle birlikte bugünkü Azerî lehçesiyle kıyaslandığında bütün dil özelliklerinin bu lehçeye ait olmadığı görülür. Kısa, yalın ve edebi süslemelerden uzak samimi bir dil kullanılmıştır. Mitolojik ve folklorik unsurlara yer yer rastlamak mümkündür.
El yazma nüshaları
Dede Korkut Hikayeleri Kitabının günümüze kadar ulaşan iki adet el yazması bulunmaktadır. Biri 19. yüzyılda Dresden’de, diğer 20. yüzyılda Vatikan’da bulunmuştur.
Dresden nüshası Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân (Oğuz boyunun diliyle Dedem Korkud Kitabı) adını taşır. Kitapta 12 hikaye ve bir giriş metni vardır. İlk kez H.O.Fleisch tarafından bulunmuştur. Bilim dünyasına 1815’te Heinrich Friedrich von Diez’in yayımladığı bir makale ile tanıtılmıştır. Von Diez’in Dresden nüshasını kopyalayarak elde ettiği bir kopya, Berlin Kütüphanesi’ndedir ve Berlin nüshası diye adlandırılır.
Vatikan nüshası Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı (Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri) adını taşır; giriş ve 6 hikâyeyi kapsamaktadır. Vatikan Kütüphanesi Türkçe kısmında 102 numarada kayıtlıdır.
Nüshaların dil özellikleri ve kurguları birbirinden farklıdır. Kimi araştırmacılara göre iki nüshası, ortak bir dip nüshaya dayanmaktadır. Bazılarına göre ise iki nüsha da farklı anlatıcılardan ayrı ayrı derlenmiş olabilir.
Eserin basılması ve çevirileri
Dede Korkut Hikâyeleri ilk olarak, Kilisli Rifat tarafından 1916’da Arap harfleriyle Kitâb-ı Dede Korkud alâ Tâife-i Oğuzân adıyla İstanbul’da yayımlandı. Orhan Şaik Gökyay, Berlin nüshasını Dresden nüshasının fotoğrafları ile karşılaştırarak “Dede Korkut” adıyla (1938) yayımlamıştır. Ardından Gökyay, Dresden nüshasını esas alarak Vatikan nüshasındaki fazlalıkları da eklemek suretiyle geniş bir incelemeyi “Dedem Korkud’un Kitabı” adıyla yeniden yayımladı (1973). Muharrem Ergin ise Dresden ve Vatikan nüshalarının tıpkı basımlarını vererek eseri Dede Korkut Kitabı I (Giriş-Metin-Faksimile, Ankara 1958), II ([İndeks-Gramer], Ankara 1963) adıyla neşretmiştir.
Eser 1950 ve 1951 yıllarında Rusça’ya, 1952’de İtalyanca’ya, 1958 yılında Almanca’ya , 1972’de İngilizce’ye ve1981 yılında da Sırpça’ya çevrilmiştir.
Dede Korkut kimdir?
Dede Korkut destanların ilk anlatıcısıdır. Eserin çeşitli yerlerinde “dede”, giriş bölümünde dört defa “ata” unvanıyla anılmıştır. Göçebe Türkler’in yüceltip kutsallaştırdığı, bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen biridir.
Hayatı ile ilgili olarak tarihî kaynaklarda farklı bilgilere rastlanır. Bazı kaynaklarda Oğuzlar’ın Kayı boyundan, bazı kaynaklarda ise Bayat boyundan olduğu söylenir. Saltukname’de Dede Korkut, Osmanlılar’la aynı soydan gösterilir. Halk rivayetlerine göre Dede Korkut aydın, berrak gözlü dev kızından dünyaya gelmiştir ve tam 295 yıl yaşamıştır. Oğuz hükümdarlarına vezirlik yaptığı söylenir. Kimi kaynaklar, Oğuz hanlarının onuncusu olan Kayı İnal Han’ın baş müşaviri olduğunu belirtmektedir. Kimilerine göre de on dördüncü han Kanlı Yavguy’ın müşavirliğini yapmıştır. Dede Korku, eserde genellikle ozan olarak ortaya çıkar.
Şamanizm kökenli bir menkıbeye göre Dede Korkut, Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiş olan bir şamandır. Kazak halkı arasında bir Müslüman Kazak ermişi olarak tanınır. Seyhun nehrinin sol yakasında kurulmuş bir Kazak obasında yaşayıp, ölünce nehrin sağ kıyısına gömüldüğü anlatılır. Dede Korkut’un mezarının Bayburt Masat Köyünde olduğuna dair rivayetler vardır.
Hikayelerde yer alan eski Türk gelenekleri
Hikayelerin hepsi bir toyla (eğlenceyle) başlar. Bu da eski bir Türk geleneğinin göstergesidir. Çocuklara ad verilirken yaptıkları işin gözetilmesi de eski bir Türk geleneği olarak kabul edilmelidir. Örneğin Boğaç Han, ismini boğayı öldürmesiyle almıştır.
Toy etme; Oğuzlar önemli mevzularda karar vermek için toplantı yaparlardı. “Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler.”
Giriş kısmı
Kitabın girişi iki kısımdan oluşur: Birincisi hikayelerin kopyalanması sırasında yazılmış olan ve Dede Korkut’u tanıtan kısımdır. İkinci kısmı ise Dede Korkut’un sözlerine ayrılmıştır. Önce Dede Korkut’un söylemiş, olduğu vecizeler sıralanmakta, sonra da kadınları dörde ayıran sözleri gelmektedir.
Hikayeler
Dresden nüshasına göre eserde hikâyeler
Dirse Han Oğlu Boğaç Han
Salur Kazan’ın Evi Yağmalanması
Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek
Kazan Bey Oğlu Uruz’un Tutsak Olması
Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
Kazılık Koca Oğlu Yegenek
Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi
Begin Oğlu Emren
Uşun Koca Oğlu Segrek
Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz’un Çıkarması
İç Oğuz’a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü
Vatikan yazmasında altı öykü vardır
Hikayet-i Han Oğlu Boğaç Han
Hikayet-i Bamsı Beyrek
Hikayet-i Salur Kazan’ın Evi Yağmalanduğudur
Hikayet-i Kazan Begün Oğlu Uruz Han Tutsak Olduğudur
Hikayet-i Kazılık Koca Oğlu Yegenek Bey
Hikayet-i Taş Oğuz İç Oğuz’a Asi Olup Beyrek Vefatı